Binalarda Enerji Verimliliği — Zero Build Türkiye 24 Şubat 2021
Leyla Arsan leyla.arsan@tages.biz Twitter: @theleyla
Dünya uçurumun ucunda, sürükleniyor, kurtarma senaryosu nedir?
Gezegenimizde uzun süredir bir tehdit olarak bilim insanlarının gündeminde olan ‘İklim Değişikliği ve Çevrenin Bozulması’ artık hissedilir ve gözle görünür bir şekilde üstünde yaşayan biz insanları olumsuz olarak etkilemeye başladı. Hükümetlerin ve politikacıların gündemine yeni yeni geliyor. Kyoto protokolüne[1] katılan ve katılmayan ülkelerin olduğu ve hatta Paris anlaşmasında[2] dahi benzer sahnelerin yaşandığı zamanları hep birlikte yaşadık. Bireyin toplumun ortak çıkarlarının önünde tutulduğu kapitalizmin tüm negatif sonuçlarını toplumlar ve bireyler yaşamaya başladı. Dünya uçurumun ucunda. Hep birlikte aşağı doğru sürükleniyoruz. Şimdi bu sürüklenmeyi nasıl geriye döndüreceğimizin yollarını bulmaya çalışıyoruz. Avrupa Birliği de bu konuda evrensel hedefleri uzun zaman önce koymuştu, ancak neler oldu? Nasıl koydu ve bu hedefler işe yaradı mı, hangi sonuçlara ulaştı? Bugün Avrupa Birliği hala bizi bu uçurumdan aşağı sürüklenişten kurtarma konusunda nasıl bir rol oynayacak?
Avrupa Birliği neyi hedefledi, neyi başardı, şimdi durum ne?
Çok geriye gitmeyeceğim, bundan 11 yıl önce, 2010 yılında Avrupa Birliği Avrupa 2020 stratejisini[3] oluşturduğu zaman, “ekonomik kriz” ve bunu aşarak büyümek öncelikli idi. Ancak bu tek başına bir sorun değildi, işsizlik hala ciddi bir boyutta devam ediyordu, Ar-Ge yatırımları hala yeterli büyüklüğe ulaşamamış, inovasyona dönüş yüzdesi de çok düşüktü.
Topluma ve ekonomiye etki yaratacak inovasyonlar hala çok azdı. Karbon salımı ciddi bir sorun olarak iklim değişikliğinin oluşmasında etkisinden dolayı öne çıkan bir sorun oldu. İklim ve enerji birlikte bir sorun olarak ele alınmaya başlandı.
Eğitimde özellikle gençlerin okulu bırakma oranlarındaki yükseklik ve gelir düzeyindeki dengesizliklerle fakirliğin sürmesi Avrupa 2020 stratejisinde 3 ana konuda büyüme odağı oluşturdu: “Akıllı Büyüme” adını verdiği, daha fazla ekonomi odaklı inovasyonla yapma hedefi, Sürdürülebilir büyüme ile daha kaynak verimli, yeşil ve daha rekabetçi bir ekonomi ile herkesi kapsayıcı Büyüme ile sosyal ve teritoryal birleşmeyi sağlayacak daha fazla istihdama yönelik hedefler kondu.
Aslında Avrupa bu hedeflerle küresel yönetişime soyundu ve liderliği üstlendi. Amaç, gezegenin kötüye gidişine dur diyecek mekanizmaları hızla devreye sokacak kilit çözümleri dünyaya sunmaktı.
Bu nedenle, bilim ve teknoloji alanındaki dünyanın en büyük fon programı olan Çerçeve programlarının 8.cisini yepyeni bir isim ve daha fazla etki yaratma hedefi ve daha fazla küresel işbirliği ile Horizon(Ufuk)2020[4] olarak lanse etti. Programın 80 Milyar Avroluk bütçesinin çok büyük bir bölümünü yatay olarak tüm alanların içinde yer alacak şekilde iklim değişikliği ve çevresel etkileri oluşturan alanlardaki gelişmelere ayırdı. Bu programda yaptığı en önemli değişiklik, toplumsal zorluluklar adı altında alt konu başlıkları belirlemesi oldu, böylelikle teknolojik Ar-Ge ve inovasyon toplumu etkileyen tüm alanlara odaklanacaktı.
Önceki programlarda bilimsel mükemmelliğe daha çok puan verdiği proje değerlendirme sistemini bu kez etki yaratmanın puanını 1,5 ile çarparak öne çıkarmış oldu. Avrupa Birliği artık gezegene, insanlığa ve doğaya etki edecek, sürdürülebilirliği ve kaynak verimliliğini daha fazla sağlayacak bir dünya için fon dağıtmaya başlamış oldu. Ekonomik krizin aslında iklim değişikliğine öncelik vererek aşılabileceğini ortaya koymuş oldu. Tüm inovasyonların bu yönde yapılması yönlendirilmiş oldu. Peki sonuçta Avrupa2020 stratejisi işe yaradı mı?
Horizon2020 programı sonucunda, 45 Milyar Avro’nun %31’i iklim değişikliği ile ilgili Ar-Ge ve inovasyonlara, %25’i de toplumsal sorunlara fayda sağlayan inovasyonları yaratan KOBİ’lere harcanmış durumda.[5] Bu arada, 2014–2020 dönemi, politikayı bir kenara atarsak, çok ilginç bir şekilde hızlı teknolojik gelişmelere ve aynı anda tehditlere ve bir de en son da hızlı yayılan öldürücü virüslerin salgınına tanık oldu. Sadece AB değil, tüm dünya, insanlık, doğayı nasıl tahrip ettiğini ve kendisine dönen olumsuz sonuçlarını görerek, biraz da korkuyla karışık farkındalığını artırmaya başladı. Enerji ve su kaynaklarının azlığı konuşulurken hızla kendini gösteren iklim değişikliği ile doğal afetler, seller, depremler, yangınlar, volkan patlamaları ve kuraklık baş göstermeye ve doğayı gün geçtikçe yok etmeye başladı. Dünyanın oksijeninin %50’nin geldiği okyanuslar, plastik denizi haline geldi, mikro plastikle bütünleşen canlılar haline gelmeye, kısaca yok olmaya başladık. Son dönemde, bu alanlarda çözümler üretmek üzere daha fazla yenilikçi teknoloji kullanılmaya başlandı.
Artık değerlendirmeyi Avrupa2020 stratejisi ne oldu işe yaradı mı diye soru sorarak yapmak çok anlamsız bir hal aldı. Bu nedenle, ben aslında Avrupa 2020 stratejisinin Avrupa’ya değil, dünyaya nasıl yaradığına bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu doğrultuda, Dünya Ekonomik Forumu’nun önümüzdeki 10 yıl için belirlediği risklere[6] bakacak olursak, gerçekleşme olasılığı en fazla olan iklim ve çevre ile ilgili riskler öne çıkıyor, (aşırı ısınma, iklim eyleminde başarısızlık, doğal afetler, biyoçeşitlilik kayıpları, insanların yarattığı doğal felaketler), su krizi, siber ataklar, veri sahtekarlığı, küresel yönetişimde başarısızlık) ve enfeksiyon hastalıkları.
Avrupa Yeşil Mutabakatı ve 2050’de NET SIFIR Karbon Salımı ve Küresel Liderlik
Şimdi yıl 2021. 2020’yi geçtik ve artık önümüze bakmalıyız. Avrupa 2050’de Climate Neutral yani İklim Tarafsızlığını hedefliyor.[7] Net sıfır sera gazı salımlı bir ekonomiden bahsediyoruz burada. Yüzde yok, oran yok. Net Sıfır. Bu hedef, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın[8] tam kalbinde yer alıyor ve AB’nin Paris Anlaşması kapsamındaki küresel iklim eylemi taahhüdü ile uyumlu. Toplumun ve ekonomik sektörlerin tüm parçaları burada görev alacak. AB burada geçişi sağlamak üzere, gerçeklenebilir teknolojik çözümlere yatırım yapılması, vatandaşların cesaretlendirilmesi ve sanayi politikaları, finans, Ar-Ge gibi kilit alanlardaki eylemlerle birlikte hareket eden ve sosyal adaleti sağlayan bir yolun liderliğini yapacak.
İklim değişikliği ve çevresel bozulma tehdidine karşı Avrupa yeni büyüme stratejisini daha modern, kaynak verimli ve rekabetçi ekonomi üzerine kuruyor. Ancak bu kez 2050’de net sıfır karbon salımı, yeni verimli kaynak kullanımı ile ikiye katlanan ekonomik büyüme ve hiçbir kişi ya da yeri arkada bırakmakyacak şekilde (Tam Geçiş Mekanizması) kapsayıcı ve iddialı hedefler ortaya koyuyor.
Avrupa Yeşil Mutabakatı daha temiz, döngüsel bir ekonomiye geçişle kaynakların daha verimli kullanılmasını artırmak, biyoçeşitliliği oluşturmak ve kirliliği ortadan kaldırmak üzere bir eylem planı oluşturdu. Bu plan gerekli yatırımları ve kullanılabilir finansal araçları içeriyor ve tam ve kapsayıcı geçişin nasıl sağlanacağını açıklıyor. Ekonominin tüm sektörlerini kapsıyor:
- Çevre dostu teknolojilere yatırım yapmak
- Sanayinin inovasyon yapmasını desteklemek
- Daha temiz, daha ucuz ve daha sağlıklı özel ve toplu taşımayı hayata geçirmek
- Enerji sektörünü dekarbonize (karbonsuzlaştırmak) etmek
- Binaların daha enerji verimli olmasını sağlamak ve hatta güvenceye almak
- Küresel çevresel standartları iyileştirmek için uluslararası ortaklarla çalışmak
Avrupa Birliği yeşil ekonomiye geçişte en fazla etkilenenlere de ayrıca finansal ve teknik destek sağlayacak. Just Transition Mechanism[9] yani Tam Geçiş Mekanizması olarak adlandırılan bu sistem, en az 100 milyar Avro’nun 2021–2027 yılları arasında en fazla etkilenen bölgelerde kullanılmak üzere yardım olacak.
Yeşil Mutabakat, Avrupa iklim yasasından offshore yenilenebilir enerjiye, sürdürülebilirlik için kimyasal stratejiden İklim paktına, döngüsel ekonomi eylem planından AB biyoçeşitlilik stratejisine, çiftlikten çatala stratejisinden renovasyon dalgaya (binalarımızı iklim tarafsız yapmak için renovasyon oranını ikiye katlamak), metan stratejisinden Avrupa Bauhaus’una (insan odaklı yenilikçi) kadar birçok alt eylem ve stratejik çalışmalar üzerine kurulmuş.
Paradigma Değişikliği, Blokzincir’in Gelişi
Öte yandan, bu sorunların ayyuka çıkması ile yeni gelen jenerasyon ile dünyada paradigmalar değişmeye başladı. Gençler kendi geleceklerine sahip çıkmaya ve dünyayı bu hale getiren önceki jenerasyonlara kafa tutuyorlar artık. Teknoloji de bu yönde değişiyor. Alışılmış davranışların, anlayışların dışına çıkıyoruz. Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma ile ilgili 17 hedefi[10] belirlemesi de bu dönemde oldu. (2015 yılında) Bu hedefler şimdi Birleşmiş Milletler 2030 Gündemi[11] olarak gündeme oturdu ve tüm dünya devletleri bu hedefleri kendi strateji ve politikaları içine aldılar. Aslında dünyayı kurtaracak teknoloji internetin doğuşuydu(1983). Küreselleşmenin oluşması ve yaygınlaşmasını sağlayan, world wide web (WWW) tam 6 sene sonra 1989’da Tim Berners Lee tarafından icat edildi. WWW’nin asıl hedefi, açık bir şekilde herkesin her türlü bilgiye erişebilmesi idi, verilerin ve bilginin açık bir şekilde paylaşılması aslında küresel yönetişimdeki başarısızlığın da önünü açacak bir çözüm.[12] Sosyal medya aslında daha demokratik ve toplumsal etkileşimin ve birlikte paylaşımın sağlandığı çok kritik bir mecra oldu. Bununla birlikte, paylaşımlı, açık ve demokratik teknolojilerin gelişimine güvenilirlik de eklenerek blokzincir eklendi. Blokzincir ikinci kırılma noktası oldu. Paradigma değişikliği şimdi.
Blokzincir Nedir?
Değişmez (sabit) dağıtık bir veritabanıdır. Bu özelliğin ilginç yanı nedir? Blokzincir merkezi bir sunucu ya da otoriteye ihtiyaç olmaksızın güvenli bir şekilde veriyi depolamayı sağlar. Hesap defterine kayıtların ve işlemlerin antimerkezi bir hesap defterinde tutulmasını sağlar. Yeni Ekonomik Modeller için neden gereklidir? Community (toplulukların) çıkarlarına yönelik olarak yeni bir ekonomik sistem uygulamayı sağlar. Örneğin; Döngüsel Ekonomiye katılım (banka ya da merkezi acenteler olmaksızın)
Internet bilginin transferi iken, blokzincir bir değer transferidir. Toplumun çıkarı için demokratik bir yapıdır, katılımcılar birlikte karar verir. Blokzinciri için yeni ekonomi için “blueprint” tasarımı deniyor. Açık, şeffaf ve merkezi olmayan veritabanı. Herhangibir otorite tarafından kontrol edilemeyen antimerkeziyetçi bir sistemden bahsediyoruz. Blokzincir teknik anlamda, veri bloklarının belli bir zaman serisinde birbirine bağlı olduğu zincirlenmiş bir veri yapısıdır. Kriptografi de dağıtık yapıdaki hesap defterinin hiçbir zaman değiştirilemez, geri dönüşü olmayan bir yapıda olmasını garantiler. Bu teknoloji özetle; dağıtık veri depolaması, uçtan uca aktarım, konsensus mekanizması ve şifreleme algoritmalarının yeni bir uygulama modudur. Bu nedenle blokzincir bir ekosistem gerektirir. Ekosistem olmazsa blokzincirin anlamı olmaz.
Blokzincir ne işe yarar? Uygulama alanları nelerdir?
Blokzinciri karşımıza temel olarak şu fonksiyonlarla çıkar: Ödemeler, hesap olmadan, değere bağlı elektronik işlemlerle yapılabilir. Akıllı sözleşme (smart contract) kavramıyla, konsensus mekanizması sağlanarak, otomatik sözleşmeler devreye girer. Mevzuat ve vergi gerçek zamanlı olabilir, tedarik zinciri için varlık tabi, perakende ürünleri için anti merkeziyetçi pazaryerleri ve güvenli farklı kişi bazlı birden fazla kimlik oluşturulabilen ve bağlantısı kurulamayan dijital kimlik. Her işlemde avatar kullanımı gibi. İki tür sözleşme yapısından bahsedebiliriz; Akıllı sözleşmelerde taraflar ortak prosedürlere tabi iken, hesaplanabilir sözleşmelerde niyetlerin beyanı etkileşimlidir. Toplumun çıkarı için demokratik bir yapıdır, katılımcılar birlikte karar verirler. Ticarette varlıkların takibi saydamdır, güvenlidir, daha etkindir. Pazaryerleri merkezi olmayan dağıtık bir yapıdadır. Enerji piyasaları ve dağıtık ağlarda verimlilik sağlanabilir. Blokzincir, karşımıza en çok bankacılık ve finansta ortaya çıkıyor. Sonrasında tedarik zinciri ve lojistik, özellikle döngüsel ekonominin yaratılmasında, ilaç sektörü, bağış sistemleri, müzik, eğlence, sürdürülebilirlik ve enerji alanlarını sayabiliriz. Örneğin; malzemelerin takibi, döngüsel ekonominin ve tedarik zincirinde geri dönüşümün takibi ve ekonomisinin yaratılması açısından çok önemli ve bu da blokzincir ile yapılabiliyor.
PlasticTwist Projesi [13]ise, döngüsel ekonomide blokzincir kullanımının ilginç ve çarpıcı bir örneği. Çok ucuz olan ve ciddi kirlilik yaratan, yok olmayan plastiğin yeniden kullanılması veya geri dönüşümü sağlanarak, ekonomiye kazandırılması için bir yenilikçi bir teşvik sistemi düşünülüyor. Blokzincir tabanlı bu sistemde, plastiği yeniden kullanan ya da dönüştürenler ‘Token’ kazanıyorlar. Bu token’ları daha sonra başka yerlerde de kullanabiliyorlar, aynı zamanda sürdürülebilirliğin yeni alışveriş aracı olan Token’lar ile plastik geri dönüşüm ekonomisi canlanıyor ve plastiğe yeni bir değer atfedilmiş oluyor. Türkiye’de enerji verimliliği ile ilgili enerji şirketlerinin enerji satışlarına yönelik Blok-Z, yenilenebilir enerjide enerji verimliliği için Foton Enerji gibi çözümler ve start-up’lar var.
Şu sıralar birçok blokzincir projesi yürüyor. Yeni girişimler ortaya çıktı. Bilişim Vadisi Blokzincir çalıştayı 2020 raporuna[14] göre, dünya genelinde 8000 civarında blokzincir start-up’ı bulunuyor. 2000’e yakını ABD’de, 800’ü İsvçre’de-bu arada İsviçre blokzincir ekosistemi ve mevzuat olgunluğu açısından en önde olan ülkelerin başında geliyor-, 700’ü İngiltere ve 404’ü de Çin’de iken Türkiye’de 36 start-up bulunuyor. 43 ülke arasında 26. sıradayız.
AB’de Binalarda Enerji Verimliliği Inovasyon Projeleri:
Binalarda enerji verimliliği ilgili de blokzincir çözümleri üzerinde çalışılmaya başlandı. Özellikle AB Horizon2020 Programı’nda fonlanan bir inovasyon projesi oldukça ilgi çekici. Binalardaki renovasyonun daha verimli ve ucuz olmasını sağlayacak bir inovasyon üzerinde çalışmalar 2020 Haziran’ında başlamış. 4 yılda tamamlanacak olan RINNO projesinde[15], binaların derin renovasyonunda (derin tadilat) karşılaşılan teknik ve sosyo-ekonomik engeller adreslenmiş. Avrupa’daki tüm konut ya da ticari amaçlar kullanılan mevcut bina stoklarının enerji harcamasının Avrupa’daki toplam enerji maliyetinin yarısı ve karbon salımının üçte birinden fazlasını oluşturuyor olması sorunu ele alınmış. Buna yönelik olarak, on-line bir platform ve yazılım araçlarından ve iş modellerinden oluşan bir yenilikçi teknolojiler portföyü sunmayı planlıyorlar. Bu çözümle, AB’nin renovasyon pazarının binde 2sine denk gelen verimsiz binalarını iyileştirmek ve yılda 165GWsaat enerji tasarrrufu sağlamak, yüzde 30 toplam maliyet düşüşü, yüzde 20 zamandan tasarruf ve yılda 40bin400 ton karbon tasarrufu sağlamak gibi hedefleri var. Böylelikle, proje Yeşil Mutabakat’ın yüzde 32,5 enerji tasarrufu sağlama hedefine katkı sağlamış olacak. Bunu da Italyan bir şirketin koordinatörlüğünde, toplam 3bin386 metrekarelik bir alanda gerçekleştirilecek 4 adet pilot sahada gerçekleştirmeyi planlıyorlar. Pilotlar Fransa, Danimarka, Polonya ve Yunanistan. Ayrıca, Finlandiya, İspanya, Avusturya, İngiltere ve İrlanda’dan da teknik ve akademik kurumlar projede yer alıyorlar.
4.8 milyon Avro’lık proje, blokzincir ile evlerinden gitmesi problem olan kişilerin evlerine bir an önce döneleri için renovasyon hızını artırmayı sağlıyor. Ortak bir platformda, yapay zeka, artırılmış gerçeklik, robotlar, cobotlar, yeniliki iş modellerin ortak paylaşım için sunan platform, yatırım fonunu da Blokzincir tabanlı kitlesel hisse bazlı fonlama ile yani kişilerin kendi sermaye katılımlarının sağlanması ile gerçekleştiriyor. Kooperatif gibi.
2018’de başlamış bir Ar-Ge projesi olan DELTA projesinde[16] enerji verimliliğinde yine akıllı sözleşmelerin kullanımı dikkati çekiyor. Proje bu yıl, 2021 Nisan ayında sona eriyor. Temelde binalardaki enerji kullanımının daha verimli hale getirmesini amaçlayan, DELTA DR (demand response) talep tarafı katılımı yönetim platformu ile enerji sağlayıcılar ile kullanıcılar arasında akıllı sözleşme yapısı ortaya koyuyor. Buradaki enerji kullanıcıları aslında “prosumers” (türetici) olarak adlandırılıyor. Kendi enerjisini kendi üreten ve kullanan anlamında. Kullanıcılara karmaşık sinyaller veren fiyat-teşvik uygulamalarına yanıt olacak daha aktif, farkında ve daha katılımcı prosumer’ların oluşacağı, yenilikçi ödül planları, sosyal işbirliği platformu ve gelişmiş talep katılım görüntülemeleri sağlıyor. Enerji piyasasındaki paydaşlar ile yeni strateji ve politikaların geliştirilmesine de olanak sağlayan kolay ve yönetilebilir bir çözüm konusunda çalışmalarını yapıyorlar. (Enerji piyasasındaki düzenlemelerin kısıtları). DELTA veri güvenliğini bir kilometre taşı olarak gelecekteki talep katılımlı uygulamalarda kullanılmak üzere hedefine koymuş. Bunu da blokzincir tabanlı akıllı sözleşmeler ile enerji sağlayıcılar ile prosumer’lar arasındaki işlemleri daha kolaylaştırıp güvenli hale getirerek yapmayı hedefliyor.
Yeşil Mutabakat İle İlgili Fon Fırsatları
Aslında Avrupa Birliği artık son alarm olarak Horizon2020’nın son çağrısını 1 milyar Avro bütçeli Green Deal’ı, (yeşil ve dijital geçişi hızlandıracak) 16 Ocak 2021’de projeler sunulacak şekilde apar topar açtı. Türkiye’den de birçok kurum ve konsorsiyum başvurular içinde yer aldılar. Bu çağrı şu konuları kapsadı:
- Daha fazla iklim gayesi
- Temiz, ucuz, erişilebilir ve güvenli enerji
- Sanayi için temiz ve döngüsel ekonomi
- Enerji ve kaynak verimli binalar (mevcut bina stoğunun yenilenmesi burada çok önemli, yeni bina yerine)
- Sürdürülebilir ve akıllı ulaşım
- Çiftlikten çatala
- Biyoçeşitlilik ve ekosistemler
- Sıfır kirlilik ve zehirden arındırılmış çevre
- Bilgi birikimini güçlendirme ve vatandaşları cesaretlendirme
Horizon2020 bitti. Şimdi yeni program başlıyor. HorizonEurope Programı. 2021–2027 yılları arasında. Bütçesi 95,5 Milyar Avro. Daha yeşil, daha sağlıklı, daha dijital ve daha dayanıklı (resilient) bir Avrupa hedefleniyor. Hedef program bütçesinin %35’ini iklim değişikliğine ayırarak iklim değişikliği sorununa odaklanmak, Sürdürülebilir Kalkınma hedeflerine erişmek, Avrupa Birliği’nin rekabetçiliğini ve büyümesini artırmak. Bu sefer programda misyonlar tanımlanmış. Tanımlanan 5 ana misyon alanının başında İklim Değişikliği’ne Uyum ve Sosyal Dönüşüm geliyor. Kanser başlı başına bir alan olarak eklenmiş. Toprak Sağlığı ve Gıda, İklim Tarafsız Akıllı Şehirler, Sağlıklı Okyanus, Denizler ve İç Sular da diğer misyonlar. Bütçe dağıtımında belirlenen 6 küresel alandan Binalarda Enerji Verimliği ile ilgili olanlara odaklanacak olursak; biri dijital, endüstri ve uzay, diğeri de iklim, enerji ve ulaşım.
Bu 6 küresel alanda çalışma programları hazırlandı taslak halindeler Nisan 2021’de yayınlanacak ve çağrılar açılmaya başlanacak. Ancak, resmi olmayan kaynaklara göre çağrıların açılacağı alanların aşağıdaki gibi olacağı tahmin ediliyor:
İklim, Enerji ve Ulaşım:
- Verimli, sürdürülebilir ve kapsayıcı enerji kullanımı
- Fazlasıyla enerji verimli ve iklim tarafsız AB bina stokları
- Enerji verimliliği oluşturmak: Bina stoklarının enerji performansını artırmak
- İnsan odaklı, maliyet verimli ve sürdürülebilir renovasyon
- Kapsayıcı, dayanıklı, sürdürülebilir ve modern inşaat ortamları çözümleri
- Enerji geçişinde endüstriyel kolaylıklar
Dijital ve Endüstri çalışma programında gözüme çarpan çok ilginç bir çağrı var. Henüz açılmadı sanırım Nisan’da açılacak:
Binalar için Dijital kayıt defterlerinin (logbook)- DBL kullanımının denenmesi ile ilgili inovasyonlar. DBL’ler blokzincir tabanlı bir uygulamanın ortaya konmasını gerektiriyor ve mevcut bina stoklarında potansiyel olarak daha fazla verimlilik, döngüsellik ve şeffaflık sağlıyor. DBL’lerin aynı zamanda binaların yaşamboyu süreçlerinde yer alan tüm aktörler için karar verme süreçlerini iyileştiriyor olması isteniyor.
[3] https://ec.europa.eu/eu2020/pdf/COMPLET%20EN%20BARROSO%20%20%20007%20-%20Europe%202020%20-%20EN%20version.pdf
[5] http://ec.europa.eu/research/horizon2020/pdf/proposals/horizon_2020_impact_assessment_report.pdf#view=fit&pagemode=none
Kommentare